5 Haziran 2014 Perşembe

Kredili Sistem İlahiyat Onlisans ilh1010 Türk İslam Edebiyatı 1-4 Ünite Özeti 04.Haziran.2014.Çarşamba

ve hazırlanmasında katkısı bulunan herkesten Allah Razı Olsun,
Allah ilimlerini artırsın ki bizlere Allah Rızası için daha fazla katkıda bulunsunlar, İnşallah :)

12 MART 2013 SALI

Türk İslam Edebiyatı 1. Sınıf Bahar Dönemi 1-4 Ünite Özeti


Türk İslam Edebiyatı Konu özetleri

ÜNİTE 1 -

*Alman düşünürü Hegel:güzel sanatları; plastik fonetik ve söz sanatı olmak üzere 3 gruba ayrılır.*Plastik sanatlar: heykel, dekoratif sanatlar: mimari ve resimdir. fonetik sanat:musiki, söz sanatı ve edebiyattır.*sanatın ilk örnekleri: ayinlerde ortaya çıkmıştır.*Türk şiiri: şeylan sığır ve yuğ ayinlerde söylenerek gelişmiştir. 

Edebiyat sanatının yegâne malzemesi sözdür. Kelimelerdir.

*Fuat köprülü: dinsiz edebiyat, edebiyatsız din olmaz görüşünü benimsemiştir.*din adamları aynı zamanda ilk sanatkarlardır.*dini ayini idare eden ŞAMAN bu görevinin yanında şifacı, büyüvü, musikişinas rakkas ve şairdir.*kam, oyun, bahşi ve ozan isimleriyle anılan şair:-toplumsal hadiseleri DESTAN şeklinde şiire dönüştürmüştür.-ölenlerin arkasından sagu-lirik duyguları ifade eden koşuk-hikmete ilişkin savlar söylenmiştir.*dini kaynaktan beslenen edebi eserlerin 2 koldan gelişin gösterdiğini söylemek mümkündür.-dini metinleri açıklamayı ve öğretmeyi amaçlayan edebi eserler.-dini duyguyu ve tecrübeyi aktaran edebi eserler.*din dilinin tecrübeyle hayatla ve zamanla buluşması söz konusudur. Buda kendi içinde 2 kategoride kendini gösterir.-sanatı önceleyen eserler-sufi şairlerin eserleri.

*sanatı önceleyen eserler: dini duyguyu ve düşünceyi edebi eserde söz ve mana sanatlarıyla yoğuran eserlerdir.

*sufi şair:dini duyguyu yoğun bir şekilde yaşadığından bizzat tecrübe ettiği ve içselleştirdiği konuları sanata dönüştürür.*dini kaynaklı edebi anlayış Tanzimat dönemine kadar devam etmiştir.*edebi eserin bir hedefi olmalıdır sorusuna 2 görüş belirmiştir.-sanat sanat içindir-sanat toplum içindir.

*günümüz edebiyatçıları edebiyat ve din ilişkisinden yalan çıkacak edebi eserleri: dini edebi eserler ve profane(la dini/dünyevi) eserler şeklinde 2 grupta tasnif etmişlerdir.*sanat:gerçekliği estetik ve zevk uyandıran sembollerle ifade etmektir.

*sosyal değişme:sosyal ve kültürel yapılarda gözlenebilir farklılıkları ifade eden bir kavramdır.*platon sanatı bir taklit olarak görürken, Aristoteles gerçeğin taklididir diye nitelendirir. Aristoteles’e göre sanatın eğlendirme eğitme ve arındırma etkisi vardır.*edebiyat açısından İslamlaşma sanat anlayışının formların malzemenin ve dilin değişmesidir.*Tanzimatla birlikte batı kültürüyle yakın temasa geçilmiştir. Bu bakımdan Türk edebiyatı tarihi sosyal değişmeye göre 3 aşamada ele alınıp incelenmektedir bunlar:-İslam öncesi Türk edebiyatı-İslam kültürü etkisinde gelişen Türk edebiyatı-batı kültürü etkisinde gelişen Türk edebiyatı sanat anlayışı formları, malzemesi kaynakları ve dili itibariyle birbirinden farklı özellikle sahiptir.*İslam öncesi Türk edebiyatı: başlangıçtan İslam’ın kabul edildiği zamana kadar sürer. VII.y.y dan itibaren başlamıştır. Milli edebiyat dönemi olarak nitelendirilir.*İslam öncesi Türk edebiyatı yazılı ve sözlü olarak gelişmiştir. Yazılı edebiyatı 2 önemli kolu vardır.-köktürk(göktürk) dönemi-uygur dönemi köktürkler yazılı edebiyatı bulunan ilk devlettir. bu dönemden geriye kalan en önemli eser. VIII.y.y ilk yarısından dikilen Orhan abideleridir.

Miladi VIII.yy kül tigin bilge kağan ve tonyukuk adına dikilmiştir.*Uygur döneminde Çince Sanskritçe toharcave Tibetçeden çevrilen dini metinlere rastlanmaktadır.*Uygurlar, mani ve buda dinlerine girmişler ve bu kültürlerin etkisiyle eser vermişlerdir. daha çok budizmin etkisiyle dini ahlaki ve hamasi eserler yazılmıştır.*Türklerinde kabul ettikleri en eski din şamanizmdir. Doğaya tapma, doğaüstü güçlere inanma temeline dayanan bir inanç sistemidir şaman yahut kam bu dinin rehberidir.*İslam öncesi Türk edebiyatının ilk sözlü edebi türleri şaman yahut kamın söylediği şiirlerdir. Bunları destanları sagular koşuklar ve savlardır. Destanların çoğu bu dönemde ortaya çıkmışlardır. Bunlar yaratılış alp er tunga, oğuz Kaan, bozkurt, Ergenekon, türeyiş ve göç destanlarıdır en önemlisi oğuz kaan destanıdır.

*İslam öncesi sözlü edebiyat daha sonraki dönemde aşık edebiyatı veya halk edebiyatının oluşmasına kaynaklık etmiştir.

*şaman şairin söylediği sagu ağıt ve mersiyelere ilham teşkil eder.

*koşuklar ise koşma türkü ve şarkı gibi edebi eserleri öncülleri olarak kabul edilebilir.

*manzim olarak söylenen atasözleri ve hikmetli söz anlamına gelen savlar ise hikmetli söyleyişi mesel ve irsal-i mesel sanatını etkilemiştir.*Kabenin duvarına asılan şiirlere MUALLAKAT denir.

*Karahanlı hükümdarı satuk buğra hanım İslam ı kabulüyle Türk illerinde yeni dini kitleler halinde kabuller başlanmıştır.

*Türk İslam edebiyatının milli karakter ve üslubu ortak İslam kültürü ve medeniyetinin karakteri ve üslubuyla mezceden edebi eserleri içerdiği söylenebilir.

*Türk-İslam edebiyatı: İslamlaşma sonrası edebi hayatı ifade eder Yusuf has Hacibin Kutadgu Bilig eseriyle başlamıştır bu dönem.

*Türk-İslam edebiyatı Karahanlılar döneminde ilk ürünlerini vermiş, Selçuklular döneminde gelişmiş Osmanlılar döneminde klasikleşmiştir.

*Tanzimat: III.selim döneminden itibaren bir devlet politikası olarak uygulanmaya konan ISLAH HAREKETLERİNİN neticesi olarak hayata geçirilen modernleşme ve yenilenme döneminin adıdır.

*1839'da gülhane hatt-ı şerifin okunmasıyla başlayan bu süreç bir kısım sosyal ve kültürel gelişmeleri içerir.

*batı kültürü etkisinde gelişen Türk edebiyatı 2 koldan gelişme gösterir.-devam eden klasik edebiyatyeni edebiyat

*kullanılagelen biçim, form ve zihniyetle eserler telif eden şair ve yazarların var olduğu bir gerçektir. hatta bu şairlerin bir araya gelerek encümen-i şuara adıyla bir topluluk oluşturdukları da bilinmektedir.

*yeni edebiyat: klasik edebiyatın aksine daha çok nesre dayanan, tiyatro makale fıkra hikaye gibi yeni edebi türlerle birlikte dindışı temalara öncelik veren bir sanat anlayışını ifade eder.

*Türk İslam edebiyatı içinde yazılan eserler:2 grupta ele almak mümkündür.-dini-tasavvufi bilgiyi duyguyu düşünceyi öğretmek amacıyla yazılan eserler.-dini-tasavvufi verilerden yararlanan edebi eserler


*Türk-İslam edebiyatı kavramının 2 boyutu vardır.-edebi eserleri-edebiyat bilimini ifade eder.

*Türk-İslam edebiyatı içerisindeki edebi eserlerin bilimlerle ilişkileri 2 açıdan izah edilir.-sanatkar dönemin ilimlerini, edebi form içerisinde manzum ve mensur telif etmiştir.-sanatkar dönemin ilim ve bilim anlayışından yararlanmış ve bunların kavramlarını estetik değere dönüştürerek kullanmıştır.

*kuran ve hadisler: sanatkarın tercüme iktibas ve telmih gibi sanatkarla münacaat ettiği temel kaynaklar.

*Türk-İslam edebiyatının eserlerini 4 bölümde ele almak mümkündür. Bunlar:-İslam inancının düşüncesinin ve değerlerinin anlaşılmasını ve öğrenilmesini sağlayan eserler-İslam inancını, düşüncesini ve değerlerini yayma(tebliğ) niyetiyle yazılan eserlerdir.-sadece sanatı önceleyen ancak kullandığı dil sembol ve manzumlarla İslam dinine ilginin oluşmasını sağlayan eserler-herhangi bir dini sembol ve mazmundan ya yararlanmayan sadece estetik değerleri öne çıkartan eserler.

*atabetü'l hakayık: ahlak ve değerler kitabı*dini-tasavvufi edebiyatın ilk temsilcisi olarak görülen hoca Ahmet yesevinin hikmet adını verdiği şiirleri dini ve tasavvuf yolunu öğretmeyi amaçlayan manzumelerdir.

*hikmet geleneği yunus emrenin sehl-i mümteni uslubuyla söylediği şiirlerle yeni bir tarza bürünmüştür.

*İslam ahlak ve değerlerini aktaran eserler:-dede korkut hikayeleri-Hz. Ali cenknameleri-hamzanameler-battal-nameler -fetüvvetnameler-menakıbnameler-sohbetnameler

*dinitasavvufi düşünceyi geliştiren eserler-Mevlana-mesnevi -aşık paşanın garibnamesi-Süleyman çelebinin 

vesiletü'n-necat-yazıcızade muhammed bicani muhammediye-eşrefoğlu rumi'nin: müzekki'n nüfus

*sanat ve estetik özellikleri öne çıkan eserler.-leyla vü mecnun-mantıkü't-tayr-gül ü bülbül-şem ü pervane-bülbülname-hüsn-ü aşk

*doğrudan İslamı yayma niyetiyle HAKİM SÜLEYMAN ATA yazmıştır.

TÜRK İSLAM EDEBİYATI 2.ÜNİTE -

*Türk İslam edebiyatının kaynakları 3 başlık altında ele alınır.

-ilk kısım: bu edebiyata genel özelliklerini ve muhtevasını veren kaynaklar meydana getirmektedir.

-ikincisi:edebi metinlere ulaşmada başvurulacak başlıca kaynaklar olan divan mecmua ve cönk vs. gşbş yazma ve matbu eserlerdir.

-üçüncüsü:edebiyat tanımak öğrenmek ve doğru biçimde günümüze aktarmak için yapılacak araştırma ve çalışmalarda başvurulacak kaynaklardan oluşmaktadır.

*Nihat Sami Banarlı: İslam medeniyeti çağlarında Türk edebiyatının ilim ve fikir kaynağı başlangıçta tamamıyla kurandır. Devrin ilim ve tefekkür hayatında esasen aynı kaynaklar nemalanmıştır:

*agah sırrı levend: ümmet çağı Türk edebiyatı İslam dinini koyduğu hükümlere dayanır.

*Türk edebiyatına şekil ve muhtevasına ait özellikleri kazandıran kaynaklar:-necla pekolcay = Türk İslam edebiyatı*doğrudan dini kaynaklar:-kuranı kerim -hadis veya sünnetî nebevi -kısası enbiya-eski kavim bilgileri -tasavvuf

*kuranı kerim:-belağat anlayışını temellendirmiştir.-Cevdet paşanın belagati osmaniyyeyi kaleme alıp ilk defa klasik islam belağatini tam kadrosuyla ortaya koymuştur. -kuranın Türk nesri üzerindeki etkisi: kutadgu biligin mukaddimesiyle başlayıp rabguzinin kısasü'l enbiyası ile gelişerek Anadolu sahasında behçetü'l hadayik merzuban-name, tazarru'at gibi eserlerle geliştirilmiştir. Manayı en güzel ve kesin bir şekilde anlatmıştır.*hadis veya sünnet-i nebevi:-mücmel: kuranın ana hatlarıyla özet olarak verdiği pek çok bilgilerdir.-tafsil: doğru ve geniş bir şekilde açıklanarak anlaşılması -siyer-i mevlid türü 

örnekler:*yazıcıoğlu mehmed'in XV.yy muhammediyesinde arapça mağaribü-z- zamanın türkçeye nazmen tercümesinden doğmuştur.*kısas-ı enbiya ve tevarih-i hulefa:en seçkin örneklerinden biri muhiddin ibnül arabinin fusüsü'l-hikem adlı eseridir.Ahmet bican Türkçeye çevirmiştir.*tasavvuf ve tarikatlerden gelen malzeme: mesneviden ilham alanlar; aydınlı dede ömer rüşeninin miskinlik-name, ney-name ve çoban namedir.hüsnü aşk müellifi şeyh galip..

*mutasavvufların nesirden ziyade manzum söze rağbet etmelerinde birçok sebep yanında ilahilerin maddi manada sözün güzeli nitelemesine daha uygun düşmesi etkili bir vasıta kabul edilmesinin önemi vardır*mevlevi, şeyh , derviş ve şairlerin hayatını anlatan eseler;ü-sakıp dedenin: sefine-i nefise: mevleviyan-esrar dedenin:tezkire-i şuara-i mevleviyye*önemli tabakat:-H.Ulvi mehmet efendinin lemezat-ı hulviyye ez-lemeat-ı ulviyye şairler hakkındaki önemli tabakattir.

*osmanzade Hüseyin vasafın sefine-i evliya adlı eseri 17-20 yy yaşamış çoğu Osmanlı 2000 kadar mutasavvıfın hayatını eserlerine anlatan önemli bir eserdir.*doğrudan dini olmayan kaynaklar:-İslam öncesi ve sonrası Arap kültüründen gelen malzeme..-İslam öncesi ve sonrası Arap kültüründen gelem malzeme, ahbar veya ahbarü'l arap, eyyamül arap adlarıyla anılır..

*kıssa:çok uzak mazide cereyan etmiş olaylar ve hayali unsurlarla süslenmiş remizli hikayeler tarif edilir.

*atasözleri: emsal*vecizeler:kelamı kibar*kabile ve aile şecerelerinden(ensab)

*prof.dr.nihad çetin: ahbar olarak değerlendirilmiştir.*kıssaları anlatmak meslek haline dönüşmüş ve mesleği icra edenlere kass(cemi kussas) veya kasas denirdi.


*arap şairlerinden hatim/hatem et-tai hakkında bilgiler ahbardan intikal etmiştir.

*hatim/hatem et-tainin hayatını ve özelliklerini anlatmak üzere fars şairi hüseyin vaiz-i kaşifi kısasu asar-ı hatimi tai adıyla bir eser yazmıştır. türkçeye hikayeyi hatimi tai diye çevrilmiştir.

*islam öncesi ve sonrası fars kültüründen gelen malzeme :-türk islam edebiyatına fars kültüründen gelen malzemenin de önemli bir kısmı iranlıların islam öncesi devirlerinden gelen dini (ateş-perest) ve milli rivayetlerinden kaynaklanmaktadır.-büyük kısım gazneli mahmud adlı türk hükümdarının desteğiyle yazılmıştır. şehnamedede bulunmuştur.-şehname:iranın, pişdadiler, keyariler, eşkaniler, sasaniler gibi eski devirlerinin tarihini anlatan bir destandır.-şeyname:iranlılar ve turanlılar arasındaki mücadele destansı biçimde anlatılır. Zaman zaman Türk kültürüne yer verilmiştir.-şehnamenin kahramanlarından birinin adı rüstemdir.

*devrin ilimleri:-dini ilimler: gerçek ilimler ve gerçek olmayan ilimler

*dini ilimler:-fuzuli matlau'l-itikad adlı bir akaid kitabı yazmıştır.

*gerçek ilimler: gerçek ilimlerin içine felsefe, matematik (riyaziye) musiki astronomi fizik kimya tıp gibi ilimler girmektedir.-gerçek olmayan ilimler:astroloji(ilmi tencim) simya, büyü(sihir) vs. gibi havas yahut gizli ilimler denen alanlara ait bilgilerdir.

*havas ilimlerine ait pek çok özelliğe dayanan bu alanda ortaya konan eserlerden bir kısmı imam ali imam cafer (cafer es-sadık= muhiddin arabi gibi islamın önde gelen kişilerine atfedilir.

*tefeül maksadıyla başvurulan eserler:-hz.mevlananın=mesnevi divanı kebiri-sadinin : gülistanı-hafız-ı şirazinin yunus emre ve niyazi-i mısrıinin divanlarıyla ahmediye muhammediye ve envarü'l aşikın gibi eserlerdir.

*yerli malzeme:-türk milletinin kendine has: yaşama biçimi eğlencedeki mühim gün ve geceleri kutlama şekli sahip olduğu adet ve anananeler gibi hususlar toplanır.-ilk mevlid kutlamalrı: türk atabeği olan selahattin gökbörü tarafından başlatılmıştır.

*türk edebiyatı metinlerinin kaynakları:-divan -mesnevi -mecmua -cönk -müntehabat (seçki, antoloji) münşeat gibi eseler*divan: -divan şiir kitaplarıdır. Bir şairin hayatı boyunca yazdığı şiirleri toplayan bir kitaptır.

*şairlerin eski ve yeni şiirleri bir araya getirilmiştir. Buna divan tertib etmek denir.

*divanda şiirler nazım şekillerine göre sıralanır. En başta büyük nazım şekilleri yer alır. Kasideler (tevhid, na't münacaat, medhiye) terkib-bend terci- bend ve müsammatlar..

*orta hecimde şiirler sayıalcak gazeller yer alır.*divanın son kısımda küçükten en küçüğe doğru şu nazım şekilleri yer alır: kıta, nazım, müstakil beyit ve mısralar

*en eski divanlarının başında yunus divanı gelir.

*orta asya sahasında hatırlanacak ilk eser ahmet yesevinin divanı hikmetidir.

*osmanlı edebiyatı sahasının klasik ölçülerine uygun ve aruzla yazılmış şiirleri toplayan divanlarının başında ahmedinin eseri gelmektedir. Ahmed-i dai ve şeyhinin divanları bundan sonraki önemli divanlardır.

*mesnevi-kahramanalrı hep aynı olan aşk maceralarının anlatıldığı uzun manzumelerdir.-arap edebiyatında mesnevi yoktur. Kökü pehlevi edebiyatına kadar giden bu şekil fars edebiyatının islami devrinde X.asırda rudegi gibi şairlerin eserleri ile ortaya çıkmıştır.Firdevsi ile büyük bir gelişme gösterdikten sonra araplara geçmiştir.

*Mecmua:-çeşitli büyüklükteki metinlerin ve risale denilen küçük kitapçıkların derlenip bir araya getirilmesi ile oluşturulan ve bazen derleyicisi belli çoğu kere de derleyeni bilinmeyen eserler olarak tarif edilebilir.*mecmuaların dini olanları:

-mecmuatül e hadis -mecmua i fetava-memuati ed'iye gibi isimlerle anılmıştır.

*edebi olan mecmualar ise:-mecmuai eşar-mecmuai tevarih-mecmuai münşeat-mecmuai ebyat*CÖNK:-aşık edebiyatı halk edebiyatı ve folklar ürünlerinin toplandığı anonim mahiyette mecmua türüdür.

*MÜNTEHABAT:-geniş hacimli eserlerin içinden belirli kısım veya konuların seçilmesi ve düzenlenen eserlere denir.*mecmua muhtar/muhtarat , muktetaf/muhtekafat *muhtasar, muhtasarat, mülahhas, telhis ,hulasa, tehzip zübde başlığını taşıyan eserler bir tür müntehabat sayılır.-müntehabat XIX.yy dan sonra gelişmiştir.türklerde.*örnek olarak: şinasinin müntehabatı eşarı edirne müftüsü fevzi efendinin müntehabat-ı divani fevzi adlı eserleri örnek verilebilir.

*müntehabatların türk edebiyatında en tanınmış örneği ziya paşaya aittir.en hacim ve önemli örneği :1262 şiir ihtiva eden harabatı türk edebiyatında bütünüyle şiire tahsis edilmiş müntehabatlardır.

*XX yy. Başlarında edebi metinleri derleyen antoloji niteliğindeki kitaplar arasında bulgurluzade rıza beyin müntehabatı bedv-i edebiyyesi önemlidir.*Türk islam edebiyatı çalışmalarında başvurulacak kaynaklar:-tabakat-tezkiretü'ş şuara

*tabakat:– günümüzdeki ansiklopedik biyografi kitaplarına benzeyen bir telif türüdür.Tabakatler osmanlı devrinde teracim/teracim-i ahval kitapları adıyla anılmıştır tezkire gibi.Tabakatle en meşhur eser şerden biri sicill osmanlı veya tezkire-l meşahir-i osmaniyye

*Örnek eserler tabakat'e-feriüddin attar: farsça: tezkiretül evliya-molla cami:farsça : nedehatül üns-ali şir nevai : nesayimül muhabbenin şemaimil fütüvvet

*türk musikisi alanında ilk tabakat şeyhülislamebu ishakzade esad efendi tarafından atrabü'l asar fi tezkireti urefai'l edvar adıyla kaleme alınmıştır.

*türk musikisi alanında son ve mühim tabakat ibnül emin mahmut kemal inalın kaleme aldığı hoşsadadır.osmanlı hattatlaro hakkındaki tabakatın başında gelibolu mustafa alinin menakıb-ı hünervanı gelir.

*osmanlı devlet adamlarıyla ilgili tabakat kitaplarının en önemlileri osman taibin hadikatü-l – vüzerası gelir.*şeyhülislam hakkında ilk tabakat müstakim zadenin devha-meşayih-i kibardır.

*tezkiretü'ş-şuara:-ali şir nevai tarafından ilk tezkire mecdisün nefais 455 şairin hayat hikayesini aktarır.-osmanlı sahasındada ilk eser sehi beyin heşt bihişttir.

*Türk-İslam edebiyatını tanımak öğrenmek ve doğru biçimde günümüze aktarmak için yapılacak araştırma ve çalışmalarda başvurulacak klasik kaynaklar-sufi tabakaları-tezkiretü-ş-şuaralar-tezkire-i hattatin-hadikatü'l -vüzeraTÜRK 


İSLAM EDEBİYATI 3.KONU TÜRK İSLAM EDEBİYATINDA NAZIM ŞEKİLLERİDİVAN EDEBİYATINDA NAZIM BİRİMİ 


Nazım sözlük anlamıyla sıra, düzen demektir. Divan edebiyatında nazım dendiğinde şiir anlaşılır. Divan edebiyatında nazım birim genellikle beyittir. şiirler çeşitli nazım şekilleri içinde kurallarını Arap ve Fars(ıran) edebiyatından alan aruz vezniyle yazılmıştır.

MISRA: Türk Edebiyatı kaynakları ölçülü veya ölçüsüz bir satırlık nazım parçası tarifinde birleşmiştir. Son dönemlerde dize kelimesiyle karşılanır. Divan Edebiyatında mısra beytin yarısıdır ve manalı en küçük nazım birimidir. Divan edebiyatında kaside, gazel, mesnevi, terkibi bend ve terci bendde nazım birimi beyittir. Bendlerden meydana gelen musammatlarda ise nazım birimi mısradır. Mısraa beyit gibi kısa bir nazım şekli olarak bakmakta mümkündür. Bir manzume içinde yer almayan, bazen diğer mısraları tamamen unutulan ve manaları kendi içlerinde tamamlanan mısraı bercesteler gibi dillerde dolaşan bu tek mısralara mısrai azade ya da azade denilir.

BEYİT: iki mısradan oluşan nazım parçasıdır. Divan edebiyatında nazım birimi sayılan beyit anlam bütünlüğüne sahiptir. Kafiyeli ik mısradan meydana gelirse beytil musarra, bir gazelin en seçme beyti olursa beytin gazel, bir kasidenin en güzel beyti olursa beytül kaside, içinde şairin adının veya mahlasının (takma ad) bulunduğu beyitse taç beyit, bir kasidenin yada gazelin ilk beyti ise matla son beyti ise makta adını alır. Kafiyesiz olan beyitlere ferd ya da müfred denir.BEND: Birbirine vezin ve kafiyeyle bağlanmış ikiden çok mısra topluluğuna denir. 3-10 mısra olabilir.Bunlara parça anlamında kıta dendiği de olmuştur. Tek bentli nazım şekilleri rubai, tuyuğ ve çoğu zaman kıtadır.

KASİDE: Arap, Fars ve Türk şiirinde en çok kullanılan eski ve uzunca nazım şeklidir. Konu yönünden eski koşuklara benzer. Türk Edebiyatında ilk örnekleri xıv yy.da yazılmaya başlanmıştır. Koşuk geleneğinin bir devamı gibi kabul edilebilir. Türk Edebiyatında kasideler hemen hemen en az otuz en fazla doksan dokuz beyit arasında değişen uzunlukta düzenlenmiştir. ilk beyite matla son beyite maktadenir. Türk şairleri kasidenin altı bölümden oluşmasını benimsemiş ve buna uymuşlardır. Bunlar; 

1- Nesib (teşbib): Kasidenin giriş bölümüdür.

2- 2- Girizgah: şairin methiyeye geçtiğini birdiren bir ya da iki beyitten oluşup nesible methiye arasında anlam ilişkisi kurulmasını sağlar.

3- 3- Methiye: Kasidenin maksadına uygun olarak övülen kişi veya şeyden bahseden bölümdür.

4- 4- Tegazzül: 5-10 beyitten oluşur. Tegazzül bölümü olmayan kasidelerde vardır.5- 5- Fahriyye: şairin kendisi övdüğü ve bazen de dileğini bildirdiği bölümdür.6- 6- Dua: Övgüsü yapılan kişi veya şey ile şairin kendisi hakkında iyi dilekte bulunduğu son beyitlerdir.

Türk Edebiyatında kasideler üç şekilde adlandırılmıştır. İlki; teşbib veya methiyede ele alınan konuya göre yapılan adlandırmadır. Örneğin tevhid, naat, hicviye gibi daha çok kaside biçimine ele alınan manzumeler. İkincisi; redifine göre yapılan adlandırmadır. Redifi güneş olan methiyeye güneş kasidesi anlamında şemsiyye, gül olana verdiyye vs. Üçüncüsü ise kafiye harfine göre yapılan adlandırmadır. Taiyye, raiyye vs Aşık Paşa nın Garibname deki naatlarıyla Ahmedi nin divanındaki kasideler bu şeklin ilk örnekleri sayılır. Türk Edebiyatında kasidecilik şeyhi ile başlamıştır.Modern Türk şiiri bu nazım şeklini tamamen terk etmiştir.

GAZEL: Sözlükte kadınlarla sevgi üzerine konuşmak anlamına gelir. Arap Edebiyatında gazel bir nazım şekli olmayıp kasidelerin başında aştan, sevgiliden söz eden bölümlere verilen addır ve nesibkarşılığında kullanılmıştır. Daha sonraları şairin aşk, sevgili, şarap, bahar gibi coşkulu haller karşısındaki duygularını anlatan şiirlere uzun yahut kısa olsun gazel denilmiştir. Gazel tarzının gelişmesinde kasidelerden pek zevk almayan Moğol hükümdarlarının da rolü olmuştur. Feridüddin Attar ve Mevlana Celaleddini Rumi gazellerinde ilahi güzellik ve ilahi aşk konularını işlediler. Hafız şirazi ise şiirlerinde rindce hayal kurmaya, felsefi ve ahlaki düşüncelere de yer vererek türün konusunu genişletti.Gazelin en güzel beytine şah beyit veya beytül gazel adı verilir. Tahallus denilen makta beytinde mahlas söylenir. Mahlas yerine asıl adını yazan şairlerde vardır. Kadı Burhaneddin ve Kemalpaşazade. On beş beyitten uzun gazellere gazeli mutavvel denir. Şairler bazen mahlas beytinden sonra gazeli bitirmeyip bir ya da birkaç beyit daha eklerler. Buna müzeyyel gazel denir. Karışık dilde söylenen gazellere mülemma gazel denir. Bütünüyle belirli bir konuyu işleyen gazeller yek-ahenk, bütün beyitleri aynı güzellik ve kuvvette olan gazeller yek-avaz adını alır. Gazel söylemeye tegazzül, başka bir şairin gazeline aynı vezin ve kafiyeyle benzer bir gazel söyleyeme tenzir etme veya cevap verme denir. Bu gazelede nazire denir.

MÜSTEZAD: Divan Edebiyatında her mısra veya beytin sonunda aynı veznin bir cüzüyle yazılmış birer kısa mısra bulunan manzumelerdir. Edebiyat terimi olarak uzunlu kısalı mısralar halinde yazılan nazım şeklini ifade eder. Divan edebiyatında en çok gazel tarzında görülür. Türk Edebiyatında tesbit edilen ilk müstezad örneği xıv.yy şairi Nesimi ye aittir.

MESNEVİ: Arapça da ikişerli anlamına gelmekte olup Fars, Türk ve Urdu edebiyatlarında birbirleriyle kafiyeli beyitlerden oluşan nazım şeklidir. Mevlid, miraciyye ve hilye gibi dini türler Türk Edebiyatına ait orijinal mesnevilerdir. Türk Edb. da ilk mesnevi Yusuf Has Hacib in Kutadgu Bilig adlı eseridir. Türk edebiyatında mesnevi hemen her dönemde kaside ve gazelden geride kalmış, hatta sırf mesnevi yazan şairler küçümsenmiştir.


KITA: İran ve bilhassa Türk edebiyatında kullanılan nazım şeklidir. Sözlükte parça, kısım anlamına gelir. Çok sayıda beyitten oluşan kıtalara kıtabi kebire denilir.RUBAİ: Dört mısralı nazım şeklidir. Eski Türk şiirinde nazım biriminin dörtlük olması rubainin Türk şairler tarafından kolayca benimsenmesini sağlamıştır. Hikemi ve felsefi düşüncelerin yer aldığı rubaileriyle Mevlana c. Rumi bu nazım biçiminin Anadolu da fikir öncüsü olmuş, Divan-ı Kebir de yer alan rubaileri pek çok Türk şiirini etkilemiştir. Xvıı.yy Türk edebiyatında rubainin altın çağı olarak kabul edilir. Azmizade Haleti Türk edebiyatının en çok ve en güzel rubailerini yazan şairi olmuştur.Bununla birlikte rubai oldukça zor söylenen bir şiir biçimidir.

KOŞMA: şekil, konu ve ezgi özellikleri bulunan ve Türk edebiyatında en çok kullanılan nazım şeklidir. Saz eşliğinde okunmak için hece ölçüsüyle yazılmış, konuları sevgi ve tabiat olan halk şiiri türüdür. Türk edebiyatında hece vezniyle yazılmış ilk şiirlerin koşmalar olduğu söylenebilir. şekil özellikler bakımında koşmalar; düz koşma, yedekli koşma, musammat koşma, ayaklı koşma, zincir bent ayaklı koşma, koşma-şarkı, tecnis (bütün kafiyeleri cinaslı) ve şatranç koşmadır.Koşmalar genellikle lirik şiirlerdir. Konularına göre koşmalar; ağıt, güzelleme, koçaklama, taşlama. Koşmalar şekilleri ve konuları yanında müzikle ilgili özelliklerde taşır. Koşma nazım şekli bazı küçük farklarla türkü, semai, varsağı, destan, ilahi ve nefesler için de yaygın olarak kullanılır.

TUYUĞ: Türklerin bulup Divan şiirine kazandırdığı bir nazım şeklidir. Maninin divan edebiyatındaki karşılığı sayılabilir. Rubaide işlenen konular tuyuğda da işlenilir. Xıv.yy Azeri şairi Kadı Burhaneddin bu türün kurucusu sayılır.

MUSAMMAT: Bendlerden kurulu nazım şeklidir. ıran edebiyatında ilk defa müseddes şekliyle Menuçihri tarafından kullanılan musammat daha sonra Türk edebiyatına da geçmiş ve divan şairlerinin en çok tercih ettikleri nazım şekli olmuştur. Musammat başlığı altında tanımlanan nazım şekilleri:1-Müselles: Her bendi üç mısradan oluşur. itibar görmemiştir.2-Murabba: Dört mısralı bendlerden oluşan musammatlar. Bilindiği kadarıyla Türk edebiyatında ilk murabba Nesimi tarafından yazılmıştır.Terbi: Bir şairin yazdığı gazele ait beyitlerin önüne aynı vezin ve kafiyede iki mısra ilavesiyle meydana gelir. Mehmet Aydi Baba nın tanınmış şairlerin gazellerine yaptığı terbiler meşhurdur.şarkı, Türk edebiyatında şarkı formuna uyan ilk şiirleri Naili, en güzel şarkıları Nedim ve arkı formunda en çok musammatı Enderunlu Vasıf kaleme almıştır.3-Muhammes: Beş mısralı bendlerden oluşur. 60 şiirle Edirneli Nazmi en çok muhammes yazan şair.Tahmis: Bir gazelin her beytinin önüne aynı vezinde üç mısra ilave edilerek yazılır.Taştir: Beytin mıraları aralarına üç mısa ilavesiyle oluşur. İslam edebiyatında pek çok şair Kab B. Zuheyr in Kasidetül Bürde sine tahmis ve taştir yazmıştır.Tardiye: Muhammesin özel bir şeklidir.4-Müseddes: Altı mısralı bendlerden oluşur. Türk e.da en çok müseddes yazan şeref Hanım?dır.Tesdis:Dört mısra ilavesiyle oluşur. Türk şiirinde bu nazım şeklini Fevri meşhur etmiştir.5-Müsebba: Yedi mısralı bendlerden oluşur. Tesbi: beş mısra ilavesiyle oluşur. Türk edebiyatında hiç kullanılmamıştır.6-Müsemmen: Sekiz mısralı bendlerden oluşur. Tesmin: Altı mısra ilavesiyle oluşur.7

-Mutessa: Dokuz mısralı bendlerden oluşur. Türk edebiyatında ilk örneği Refii Kalayi ye aittir.Testi: Yedi mısra ilavesiyle olur.8-Muaşşer: on mısralı bendlerden oluşur. Taşir: Sekizer mısra ilavesiyle oluşur. Terkibi bend ve terci bend.MANı: Divan edebiyatında tuyuğun karşılığı olan mani, başta aşk olmak üzere hemen her konuda yazılabilen bir halk edebiyatı nazım türüdür. Dörde ayrılır; Düz mani, Kesik(cinaslı) mani, Yedekli mani, Ayaklı mani.

AğIT: genellikle bir ölümün ya da acı, üzücü bir olayın ardından söylenen halk türküsüdür. Ağıtın halk edebiyatındaki adı anonim, Divan edebiyatındaki adı ise mersiyedir.

VARSAĞI: Güney Anadolu bölgesinde yaşayan Varsak Türklerinin özel bir ezgiyle söyledikleri türkülerden gelişmiş bir şekildir. Varsağılar yiğitçe, mertçe bir üslupla söylenir. Halk edebiyatında en çok varsağı söylemiş şair Karacaoğlan?dır.

SEMAİ: Kendine özgü bir ezgisi vardır ve bu ezgiyle okunur. Semailerde daha çok sevgi, doğa, güzellik gibi konular işlenir.

DESTAN: Dört mısralı bendlerden oluşan, oldukça uzun nazım biçimidir. Destanın son dörtlüğünde şair mahlasını söyler. Kafiye düzeni koşma gibidir.TÜRKÜ: Türlü ezgilerle söylenen anonim halk şiiri nazım şeklidir. Halk edebiyatının en zengin alanıdır. iki bölümden oluşur bent ve nakarat. Nakarat bölümüne bağlama ya da kavuştak ta denir.

KAFİYE: şiirlerin mısra sonlarındaki yazılış ve okunuşları aynı olan ses benzerliğine denir. Kafiye, manzumenin dış yapı özelliklerinden olup ahengi temin eden en önemli unsurdur. Bir sesi bir hece veya bir kelimeden meydana gelir. Kafiye usulünü ilk ortaya koyan Araplardır. Yapı Bakımından Kafiye: Kafiyeyi meydana getiren seslerin azlığı veya çokluğuna göre yarım, tam, zengin veya cinaslı olabilir. Yarım kafiye mısra sonlarındaki bir sessiz harfin benzeşmesiyle olur. (ecel büke belimizi / söyletmeye dilimizi). Tam kafiye iki sesin benzemesiyle olur. (şekil / değil). Zengin kafiye ikiden fazla sesin benzeşmesiyle olur (unutsak / tutsak). Zengin kafiye üçten fazla sesten oluşuyorsa ve bir kelime diğerinin içinde varsa tunç kafiye olur. (indi/ ikindi). Cinaslı kafiye anlamları ayrı yazılış ve söylenişleri aynı kelimelerden olur (gül erken/ gülerken)şekil Bakımından Kafiye: Mısra sonlarındaki dizilişlerine göre düz, çapraz, sarma ve karma olabilir.

VEZİN(ÖLÇÜ): Türk Edebiyatında üç çeşit vezin kullanılmıştır. Aruz, Hece vezni ve Serbest vezin.ARUZ: Arapça bir kelimedir ve çadırın ortasına dikilen direk) anlamındadır. Edebiyat terimi olarak hecelerin uzunluk ve kısalık (açık-kapalı) temeline dayanan nazım ölçüsü demektir. Bu vezin Araplardan İranlılara onlardan da bize geçmiştir. Aruzda heceler uzun/kapalı ve kısa/açık olarak ikiye ayrılır. Uzun heceler (-) ile kısa heceler (.) ile gösterilir. Açık/kısa heceler seslilerle biten hecelerdir. Ses değerleri yarım kabul edilir. Kapalı /uzun heceler sonu sessizle biter ve ses değeri tamdır. ımale: uzun okuma Zihaf: kısa okuma. Bu ölçü Türkçenin kelime yapısına pek uygun değildir. Bundan dolayı aruzu ilk kullanan Karahanlılar Türkçenin kelimelerini bozarak kısa heceleri uzun okuma yoluna gitmişlerdir. Bu yeterli olmayınca Arapça ve Farsça kelimeleri eklemeye başlamışlar ve zamanla Türkçeye yabancı kelimelerin girmesine yol açmışlardır. Aruzla yazılan ilk Türk eseri Yusuf Has Hacibin yazdığı Kutadgu Bilig dir. Türkçe kelimelerle aruz veznindeki başarı Muallim Naci ile başlamıştır.

HECE VEZNİ: Milli şiir ölçümüzdür. Kaşgarlı Mahmut un Divanı Lügatit Türk eserindeki şiirler hece vezniyle yazılmıştır. Türk dil yapısına en uygun ölçüdür. Hece veznine parmak hesabı da denilir. Hece vezninin hece sayısı ve duraklar olmak üzere iki temel özelliği vardır.

SERBEST VEZİN: Hece vezni ve aruz gibi herhangi bir ölçüye bağlı kalınmayan vezindir. Hecelerin açık veya kapalı olmasına ya da sayılarına bakmaksızın şairin tamamen kendi üslubuna göre yazmasıdır. Türk şiirinde 1940lardan sonra Orhan Veli Kanık ile yaygınlaşmaya başlamıştır. Günümüzde yazılan şiirlerin çoğu serbest vezinde yazılmaktadır.


TÜRK İSLAM EDEBİYATI 4. KONU TÜRK İSLAM EDEBİYATINDA BELAGAT BAŞLIBA EDEBİSANATLART.İ.E. METİNLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİNDE VAZGEÇİLMEZ ÖLÇÜBELAGAT:

Sözlükte sözün fasih ve açık seçik olması demektir. Edebiyat terimi olarak iki manada kullanılır. Birincisi meleke ve kabiliyettir. Bu tanım klasik belagat kitaplarında sözün fasih olmak şartıyla mukteza-yı hale mutabık olması şeklindedir. Bu anlamıyla belagat insanda doğuştan var olan ve ona has melekedir. İkinci ve klasik belagat kitaplarındaki anlamı ise Kelamın fasih olmak şartıyla mukteza-yı hale mutabık olmasının usul ve kaidelerini bildiren ilim dir. Belagatin bu maksadına ulaşması için şu üç konu hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Meani: Kelamın mukteza-yı hale uygunluğunu sağlamak için gerekli olanları bilmeBeyan: sözün açık-seçik, kolay ve anlaşılabilmesini temin etme yolları Bedi: sözü güzel, süslü ve etkili söyleme usulleri. Türk belagat literatüründe klasik özellikteki ilk Türkçe eser, örnekleri bakımından zayıf olsa da Ahmet Hamdi nin Belagati Lisanı Osmanî adlı kitabıdır

.T.İ.E METİNLERİNDE KARŞILAŞILAN BAŞLICA EDEBİ SANATLAR. İNŞA: 

Türk, Arap ve Fars edebiyatlarında resmi yazışmalarda kullanılan nesir dilini ifade eden edebi tür ve dil bilimi için kullanılmış, zamanla genel olarak her türlü nesir ve düz yazı karşılığında kazanmıştır. Kâtip Çelebi buna İfadede yerine, konusuna ve amacına yakışan güzel ibareler kullanmaktır şeklinde bir ilavede bulunur. Genellikle nesir halinde yazılan mektup türünün de inşa içinde özel bir yeri vardır. Kâtip Çelebi mektubu inşanın bir dalı olarak ele almıştır. inşa kelimesi dar anlamda daha çok münşeat adıyla anılan her türlü resmi yazışma ile bunların bir parçası sayılabilecek mektup vb. metinlerin kaleme alınmasının yollarını ve bu hususlarla ilgili kuralların bilgisini ifade eder.

2. SECİ: inşa ile yakın ilgisi bulunan ve daha çok bir nesir sanatı kabul edilen seci, söze güzellik ve süs katan hususlardan biri olarak kabul edilir. Halemiz ve lalemiz kelimelerini içeren bir cümlede her iki kelimenin son hecesi olan le seciyi meydana getirir. Kelime gruplarında da rastlanan seciler daha çok atasözleri ve vecizelerde bir ahenk unsuru olarak yer almış ve onların ezberlenmesini kolaylaştırmıştır. Abdal tekkede hacı Mekke de bulunur, aç koyma hırsız edersiz, çok söyleme arsız edersin gibi. Seci sanatının en mükemmel örneği Sinan Paşanın Tazarrunamesidir.

3. ITNAB: Bir düşüncenin gereğinden fazla sözle ifade edilmesi Anlamına gelir. Hem olumlu hem de olumsuz olarak ele alınmıştır. Türkçe belagat kitaplarında itnab üçe ayrılmıştır.a) Itnabı-ı makbul: manayı açıklığa kavuşturma, pekiştirme, mübalağa ve tasvir amacına yönelik bir fayda elde etmek üzere sözü uzatma ya da tekrarlamadır.b) Itnab-ı mümil: Gereksiz yere sözü uzatma, ifadeye lüzumsuz kelime veya cümle katma işidir.c) Itnab-ı manevi: ifadede mananın farklı lafızlarla tekrarıdır. Ör: itaat kıl sözüme olma asi.

4. İKTİBAS: Kuran ve hadisten alınmış bir ibareyi beyte/mısraa/cümleye yerleştirmektir. Genel olarak iki başlık altında toplanır. ilki; Muhtahsen iktibas. Söz veya yazıda dini ölçülere aykırı düşmeyecek şekilde yapılan nakillerdir.ıkiye ayrılır. a) Ahsen iktibas: İktibas edilen ayet veya hadis arasındaki uygunluğun hoş bir tesir bırakması, muhatapta heyecan uyandırması ve anlamı güçlendirmesinin yanı sıra öğütte vermesidir.b) Hasen iktibas: Öğüt vermenin dışındaki diğer şartları taşımasıdır. İkincisi; Müstehcen iktibas. Ayet ve hadislerden dinin ölçülerine aykırı ve İslam adabına uygun düşmeyecek şekilde yapılan aktarmalardır. Günümüzde edebi veya ilmi her türlü iktibasa alıntı denir. Sözlüklerde ayetlerden, hadislerden ve edebi eserlerden örnek aktarmanın adı olan istişhad da bir nevi iktibastır.

5. İSTİŞHAD: Türk edebiyatında bir edebi sanat olarak istişhaddan ziyade ona çok benzeyen irsal-i mesel?( örnek olarak atasözü veya özlü söz zikretme) veya iktibas (hadis veya ayet zikretme) tercih edilmiş ve belagat kitaplarında istişhada yer verilmemiştir. Şair veya yazarın ifadeyi kuvvetlendirmek, anlamı zenginleştirmek, söz daha sanatlı hale getirmek gibi amaçlarla ayet, hadis, atasözü, vecize, mısra ve beyit zikretmesi istişhadı ortaya çıkarır.

6. TEŞBİH: Mecazla birlikte ele alınmış bir sanattır. Teşbihle mecazın esas farkı kelimelerin gerçek anlamıyla kullanılmasıdır. Türkçede teşbih edatı günümüzde kullanılan gibi takısıdır. Teşbihin rüknü dörttür. Benzeyen, benzetilen, benzeme yönü ve teşbih edatı. Bir teşbihte ya bütün teşbih unsurları yer alır veya bunlardan en az ikisi bulunur. Dört çeşit teşbih vardır.a) mufassal teşbih: Tam teşbihte denilir ve bütün unsurlar bu teşbihte zikredilir.b) mücmel veya muhtasar teşbih: Benzeme yönü zikredilmez. Anlaşılması zordur.c) müekked teşbih: Diğerlerine göre daha sanatlı ve üstün kabul edilen bu tür teşbih, unsurlarının mümkün olduğunca azaltılmasıyla ifadenin güçleştirildiği bir söyleyiştir.d) beliğ teşbih: iki ana unsurun yani benzeyen ve benzetilenin kullanıldığı teşbihtir.

7. İSTİARE: Bir kelime veya ibarenin, teşbihi kuvvetlendirmek, onu abartarak muhataba daha güçlü yorum imkânı sağlamak için benzeşme ilgisiyle ve bir karineye dayalı olarak gerçek anlamı dışında kullanılması demektir. Bir kelimeyi asıl anlamı akla getirmeden kullanmanın, manayı güzel ifade etmede en etkili yol kabul edilmesi istiarenin önemini arttırmıştır. Örneğin sersem yerine kaz, inatçı yerine ?keçi?, asık suratlı veya zalim yerine nemrut, aşık veya şaşkın yerine Leyla birer istiaredir.Belagat kitaplarında istiare üç ana başlık altında incelenmiştir

.a) Açık istiare: Yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir.

b) Kapalı istiare: Yalnızca benzeyenle yapılan istiaredir.

c) Mürekkep istiare: Bu sanat istiarede yer alan bir unsurun değişik yönleri ve özelliklerinin benzetme konusu yapılmasıyla gerçekleştirilmiştir. Gizli gizli iş yapan kimse hakkında saman altından su yürütüyor denilmesi de bu tür bir istiaredir.

8. MECAZ: Bir ilgi veya ipucu ile gerçek anlamı dışında kullanılan kelime veya terkibi ifade eden bu belagat terimi, kelimelerin manalarına dayalı edebi sanatların en önemli ve yaygın olanıdır. Kelimelerin anlam bakımından üç farklı özelliği vardır.a) Manayı hakiki- gerçek anlam: göz kelimesinin görme organı olması.b) Manayı tali- türeme anlam: terazi kefesi için göz denilmesi.c) Mecaz anlam: gözü doymaz, aç gözlü deyimlerindeki göz mecazi anlamdadır.Mecazlar söze güzellik, canlılık ve etkinlik katar, konuşanın ifade etmek istediğinin daha kuvvetle anlaşılmasına imkân tanır. Mecaz denildiğinde mecazı mürselin anlaşılması gerekir.

9. İRSAL-İ MESEL: Manzum veya mensur bir ifadede söze destek sağlamak, onu daha kolay benimsetmek için herkesçe kabul edilmiş bir başka sözü, özellikle atasözünü kullanma sanatıdır.

10. TAZMİN: Başka bir şaire ait olan mısranın bir şiirde kullanılması anlamına gelir. Tazminde alıntılanan şiir parçasının kime ait olduğunu söylemek bir kuraldır.

11. TECAHÜL-İ ARİFANE: şiir ve nesirde ?bilinen bir hususun bir nükteye bağlı olarak bilinmiyormuş gibi ifade edilmesi sanatıdır. Batı reotiğindeki karşılığı ironidir. şair bunun için aslında muhatabına cevabını bildiği sorular sorar. Böylece hem maksadı doğrudan söylemenin basitliği kırılmış olur, hem de söze nükte ve zarafet kazandırır.

12. TEŞHİS VE İNTAK: Teşhis varlıkların kişileştirilerek yeni kimlikler kazanması şeklinde tanımlanabilir. İntak konuşma, insan gibi dile gelme Demektir. Teşhis genelde intak ile bütünlük kazandığından her intak sanatına başvurulduğunda orada teşhiste bulunur. Günümüzde çocuklar ve gençler için yazılan fabllarda bu sanattan bolca yararlanılmaktadır.13.

HÜSN-ı TALİL: Bir olayın gerçek sebebinin göz ardı edilerek heyecan unsurunun ön plana çıkarılması sanatıdır. Hadiselere o andaki ruh halinin yorumunu katmak, hayatı ve dış dünyayı gönlüne aksettiği gibi algılamak isteyen her sanatkâr bu sanata başvurur.

14. TENASÜB: Sözlükte uyum, orantı, yakışma anlamına gelir. Edebiyat terimi olarak aralarında karşıtlık dışında bir ilgi bulunan iki veya daha çok kelimenin anlam güzelliğini ve bütünlüğünü sağlamak amacıyla aynı sözde bir araya getirilmesi demektir. Anlamca yakın kelimelerin gelişigüzel veya zorunlu biçimde bir araya getirilmesiyle tenasüb gerçekleşmez. Agehinin Keşti Kasidesi sırf tenasüb sanatına dayalı yazılan şiirler bir örnektir.

15. LEFFÜ NEŞR: Cümlenin kuruluş ve dizilişiyle ilgili, anlama güzellik katan söz sanatlarından biri olarak tanımlanabilir. Bu sanatta önce iki veya daha fazla unsur ayrı ayrı zikredilir(leff), ardından bunların her biriyle ilgili öğeler anılır(neşr).

16. TELMİH: Arap-Fars-Türk kültür ve edebiyatına ait bir metinde bu kültürlerin örnek gösterilecek değerlerine sahip bir kişi veya olaylarla ayet, hadis, kelamı kibar, atasözü vb. kalıplaşmış ibarelere gönderme sanatıdır. Telmihin iktibastan ve irsal-i meselden farkı sadece işaret etmesidir.

17. EBCED: Arap alfabesinin ilk tertibi ve harflerinin taşıdığı sayı değerine dayanan hesap sistemi.Mesela İstanbul fetih yılı k.kerimdeki beldetün tayyibe kelimesinin ebcedle karşılığı olan 1453 yılına rast gelmekte, bu ise Müslüman topluluklar tarafında ilahi mucize olarak kabul edilmektedir.

18. TARİH DÜŞÜRME: Türkçede tarih manzumesi yazarak vuku bulan hadiselerin tarihlerini zikretmeye tarih düşürme, tarih yazma denilir. Başlangıçta öğrenme ve ezberleme kolaylığı için çıktığı tahmin edilen tarih düşürme, daha sonra şairliğin gereklerinden biri sayılarak bir nevi sanat gösterme arcı ve sanatkârın kudretinin göstergelerinden biri sayılmıştır. Tarihler farklı biçimlerde düzenlenmiştir. 

a) lafzen tarih: verilecek tarihin rakamla değil sözle zikredilmesidir.

b) manen tarih: olayın tarihini ebced hesabına göre harflerin sayı değerinden çıkarılmasıdır.

 c) lafzen ve manen tarih: ikisinin de kullanılmasıdır


Hazırlayan ve bize Gönderen Üyemiz ;Elif SPınar  kendisinden Allah razı olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder