21 Mayıs 2014 Çarşamba

İLH1006 TEFSİR TARİHİ VE USULÜ Ünite 9 Tarihî Olgularla İlişkili Kur’ân İlimleri Soru Cevap Ders Notları, 21.Mayıs.2014.Çarşamba


İLH1006 TEFSİR TARİHİ VE USULÜ 
Ünite 9 Tarihî Olgularla İlişkili Kur’ân İlimleri 
Soru Cevap Ders Notları, 21.Mayıs.2014.Çarşamba
Hilal Demirci Kahraman, Fatma Nur

Soru 1: ESBÂB-I NÜZÛL nedir? Tanımlayınız.
Cevap: “Nüzul sebepleri” anlamına gelen bu ifade, Hz. Peygamber’in risâlet döneminde meydana gelen ve Kur’ân’ın bir veya birkaç âyetinin yahut bir sûresinin inmesine yol açan olayı, durumu ya da soruyu ifade etmek üzere kullanılan bir tabirdir.
Soru 2: Kur’ân-ı Kerîm’in bütün âyetleri belli sebeplere bağlı olarak inmemiştir. Sebebe bağlı olarak inen kaç ayet vardır?
Cevap: Âlimler sadece 500 kadar âyetin iniş sebeplerinin bulunduğunu tesbit etmişlerdir.
Soru 3: Kur’an-ı Kerim ayetleri hangi maksatlarla inmiştir?
Cevap: Ayetlerin büyük bir kısmı özel bir olaya, konuya, dolayısıyla belirli bir sebebe bağlı olarak inmeyip genellikle insanları muhtaç oldukları hususlarda bilgilendirmek, eğitmek, aydınlatmak, yönlendirmek veya uyarmak maksadıyla indirilmiştir.
Soru 4: Esbâb-ı Nüzûlün Çeşitlerinden en önemli 3 tanesi nelerdir?
Cevap: 
1. Doğrudan Hz. Peygamber’e yöneltilen sorulara cevaben inen âyetler
2. Toplumda infiale sebep olan bir olay hakkında inen âyetler
3. Herhangi bir meselenin dinî hükmünü beyan etmek için nâzil olan âyetler.
Soru 5: Esbâb-ı Nüzûlü Bilmenin Faydaları nelerdir?
Cevap: 1. Nüzûl sebepleri bilindiği zaman âyetlerin manalarını anlamak kolaylaşır.
2. Nüzûl sebepleri bilindiğinde, çeşitli konularla ilgili hükümler içeren âyetlerin hikmetlerini tespit etmek kolaylaşır.
3. Bazen bir âyetin zahir anlamı açık bir şekilde anlaşılabilir; ancak âyet ile kastedilen asıl mana, onun nüzûl sebebi bilindiği zaman net bir şekilde ortaya çıkar.
4. Herhangi bir âyet özel olarak bir şahıs hakkında inmediği halde bazen, belli bir kişi hakkında nâzil olmuş gibi kullanılabilir. Nüzûl sebebi bilinirse bu tür yanlış yönlendirmelerin ve istismarların önü alınmış olur.
Soru 6: Esbâbu’n-Nüzûlle İlgili Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar nelerdir?
Cevap: 
1. Âyetlerin nüzûl sebeplerini bilmek son derece önemli ise de bunları bilmeden Kur’ân’ı anlamanın imkânsız olduğunu söylemek doğru değildir. En makul yol, nüzul sebeplerini, Kur’ân’ı anlamada yardımcı unsurlar olarak görmektir.
2.Âyetlerin iniş sırasını bilmek, Kur’ân’ın nüzûl tarihini tespit etmek açısından oldukça önemli ise de bu sürecin kıyamete kadar tekrar edilecek bir süreç olduğunu düşünmek, dolayısıyla Kur’ân’ın bu sürece uygun bir tarzda okunmasını önermek, her zaman için doğru olmaz. Kur’ân’ın tilavet tertibine göre okunmasıyla iniş sırasına göre okunması arasında çok fazla bir fark yoktur.
3. Nüzûl sebepleri her ne kadar özel olsa da bunların hükümlerinin genel
olduğu asla unutulmamalıdır.
4. Nüzûl sebepleriyle ilgili rivâyetlerde bazen oldukça abartılı ve hatta asılsız bilgilere de yer verilmiştir.
5. Nüzûl sebepleri, Kur’ân’ın iniş sürecinde vukû bulmuş olaylarla ilgili bir kavramdır. Hz. Peygamber’in peygamberliğinden önce geçen ya da Peygamber efendimizin vefatından sonra meydana gelen olaylardan herhangi birisi, Kur’ân’da herhangi bir âyet için nüzûl sebebi olamaz.
6. Bazen nüzûl sebeplerinde aynı âyetle ilgili birbirinden farklı rivâyetler nakledilir.
Soru 7: Dinî bir terim olarak da nesh nedir?
Cevap: Dinî bir terim olarak da nesh, herhangi bir şer’î hükmün yerine başka bir şer’î hükmün gelerek öncekinin hükmünü ortadan kaldırması anlamındadır.
Soru 8: Bir usûl terimi olarak düşünüldüğünde hükmü kaldırılmış olan âyete…………., hükmü ortadan kaldıran âyete de……….. denmektedir.
Cevap: mensûh/ nâsih
Soru 9: İslâm âlimleri kaç tür nesihden söz etmektedir?
Cevap: 
İslâm âlimleri dört tür nesihden söz etmektedir: 
1.Kur’ân’ın Kur’ân’ı neshi. 
2. Kur’ân’ın sünneti neshi. 
3. Sünnetin sünneti neshi. 
4. Sünnetin Kur’ân’ı neshi
***** Neshin ilk üç şıkkında ulemanın büyük ölçüde ittifakı varken son gruptaki nesh çeşidi hakkında farklı düşünenler olmuştur. Bazı âlimler, Hz. Peygamber’in din adına konuştuğu her sözünün vahiy kaynaklı olduğuna dayanarak Sünnet’in de Kur’ân’ı neshedebileceğini ileri sürmüştür. Sünnet’in Kur’ân’daki herhangi bir hükmü ortadan kaldırması mümkün değildir; çünkü nâsih olan bir nassın, mahiyet itibarıyla mensûh olan nass ile ya aynı seviyede ya da ondan daha üstün bir konumda olması gerekir. Oysa Kur’ân ile Sünnet birbiriyle özdeş ve aynı seviyede değildir.
Soru 10: Nesh konusunda ulema iki farklı düşünceyi savunmaktadır. Kur’ân’da neshin bulunduğunu kabul edenlerin delilleriyle karşı iddialar nelerdir?
Cevap: 
1. Bu konuda dayanılan bazı âyetler vardır ki neshi kabul edenlere göre bunlar, Kur’ân’da hükmü kaldırılan âyetler bulunduğuna delildir.
Bunların ilki şu âyettir: “Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz” (Bakara (2), 106). Bu âyetin içinde yer aldığı bağlam dikkatli bir şekilde incelendiğinde, buradaki âyet ile Kur’ân âyetlerinin değil, önceki kitaplarda varolan hükümlerin kastedildiği anlaşılır.
İkinci âyet şudur: “Biz bir âyetin yerine başka bir âyeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- ‘sen ancak bir iftiracısın’ dediler. Hayır; onların çoğu bilmezler” (Nahl (16), 101). Nahl sûresi Mekkî bir sûre olduğundan, Kur’ân âyetleri arasında nesh bulunmadığı kanaatinde olanlara göre, bu âyet Kur’ân’da neshin varlığına delil olamaz. Çünkü Mekkî sûrelerde ahkâm âyetleri bulunmamaktadır. Bu âyette de bahsedilen şey, önceki dinlerin neshidir.
Üçüncü âyet şudur: “Andolsun senden önce de peygamberler gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber için mucize getirme imkânı yoktur. Her müddetin (yazıldığı) bir kitap vardır. Allah, dilediğini siler dilediğini de sabit bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfuz) O’nun yanındadır” (Ra’d (13), 38). Kur’ân âyetleri arasında nesh bulunmadığını savunanlara göre, bu âyette bir neshin anlatıldığı doğrudur; ancak bu nesh, Kur’ân’daki hükümlerin birbirini ortadan kaldırması şeklinde anlaşılamaz. Burada kastedilen, Yüce Allah’ın farklı dönemlere uygunluk arzeden dinler göndermiş olmasıdır.
2. Kur’ân âyetleri arasında neshin vukû bulduğu görüşünde olanlar, bu konuda âlimlerin icma ettiğini ileri sürmektedirler. Kur’ân’a nazîre yapamayan inkârcıların, gerek Hz. Peygamber hayattayken gerekse onun vefatının ardından Kur’ân’da bir çelişki olduğunu ortaya koyamamış olmaları da böyle bir icmaın olamayacağını gösterir.
İkinci olarak; âlimler arasında nesh kavramının ne anlama geldiği konusunda bile tam bir ittifak yoktur. Bazı âlimlere göre, nesh bir hükmü iptal etmek anlamına gelirken bazılarına göre, bir hükmü ertelemek anlamındadır.
Üçüncü olarak; Kur’ân’da neshedildiği söylenen âyetlerin hangileri olduğuna dair ulema arasında bir ittifak da yoktur.
3.Kur’ân’da neshin olduğunu ispat etmek için daha güçlü delillere ihtiyaç vardır. Zîrâ hükmünü ortadan kaldırdığınız metin, ilahî kelamdır. Kaldı ki bu konulardaki haberler delil alınacak olsaydı, Hz. Peygamber’den konuyla ilgili hadisler nakledilmesi gerekirdi. Oysa bu konuda delil olarak dayanabileceğimiz sahih bir hadis yoktur.
4. Neshi kabul edenler, aklen de neshin vukû bulabileceğini söylemektedirler. Reddedenlerse bunu kabul etmekle birlikte, onun önceki dinleri neshetme çerçevesinde ancak söz konusu olabileceğini söylemektedirler.
5. Neshi kabul edenler, nâsih ve mensûh âyetlerin, anlam itibarıyla birbiriyle uzlaştırılamayacak kadar çelişkili olması gerektiğini düşünürler. Hatta Kur’ân’daki bazı âyetlerin hüküm itibarıyla birbirinden farklı olduğunu, dolayısıyla bu âyetler arasında nesh ilişkisi bulunduğunu iddia ederler. Meselâ içkinin haram kılınma aşamalarını anlatan şu dört âyette (Nahl (16), 67; Bakara (2), 219; Nisâ (4), 43; Mâide (5), 90), bu kanaatte olanlara göre, hükümlerin kaldırılması anlamında bir nesh değil; tedricî bir haram kılma safhası anlatılmaktadır.
6. Kur’ân’da neshin var olduğunu söyleyenler nâsih âyetin, mensûh âyetten sonra gelmiş olması gerektiğini ileri sürerler. Kur’ân’da nesh bulunmadığını ileri sürenlerse bu konuda birbirini tutmayan rivâyetler bulunduğunu iddia ederek bu durumu, Kur’ân’da neshin bulunmadığına delil olarak kullanırlar.
7. Kur’ân’da neshi kabul edenlere göre, hem nâsih hem de mensûh, dînî bir hükümle ilgili olmalıdır; ahlâka ya da itikada dair konularda nesh olmaz. Karşı görüşte olanlarsa kendisinde nesh olduğu bildirilen âyetlerin bazılarında ahlakî konuların ele alınmış olduğunu söylerler.
Soru 11: Âyetler arasında neshin varlığını kabul edenler Kur’ân’da kaç tür neshin olduğunu ileri sürerler?
Cevap: Kur’ân’da üç tür neshin olduğunu ileri sürerler:
1. Hükmü mensûh metni baki âyetler
2. Hükmü baki metni mensûh âyetler
3. Hem hükmü hem de metni mensûh âyetler.
Soru 12: Kıssa ne demektir?
Cevap: kıssa; iz sürmek, peşinden gitmek; bir haberi ya da sözü açıklamak, bildirmek; saçı makasla kesmek ya da göğsün üst kısmı anlamlarına gelir; ancak kelimenin en temel anlamı, bir şeyin izini sürmektir.
Soru 13: Kur’ân’da kaç tür kıssa bulunmaktadır?
Cevap: Kur’ân’da üç tür kıssa bulunmaktadır:
İlk gruptaki kıssalar, Allah elçilerini, elçilerin getirdikleri mesajları ve bu mesajlara ümmetlerinin gösterdikleri tepkileri anlatır. Meselâ Hz. Musa ile İsrâioğullarının kıssaları bu gruba girer.
İkinci gruptaki kıssalar, geçmişte yaşayan bazı topluluklar hakkında anlatılan kıssalardır. Mağara arkadaşları (ashâb-ı kehf) ve Ebrehe’nin ordusu hakkındaki kıssalar bu kategoridedir.
Üçüncü gruptaki kıssalar ise Hz. Peygamber dönemindeki olaylarla ilgilidir. Uhud ve Bedir harbini anlatan âyetleri de bu gruba misâl verebiliriz.
Soru 14: Kur’ân Kıssalarının Özellikleri nelerdir?
Cevap: 
1. Kur’ân, birçok kıssadan müteşekkil bir kitap görünümündedir. Denebilir ki çoğu sûre bir kıssa içerir ya da çoğu sûrenin bir öyküsü vardır. Kur’ân’ın bizden istediği, bu kıssaların bir ucundan tutarak hayata dairkendi öykümüzü yazmamızdır. Hayata dair güzel bir öykü, öykülerin en güzelini yazmış olan Hz. Muhammed’in siretini takip etmek suretiyle yazılabilir.
2. Kıssalar, Allah’ın tarih boyunca elçiler aracılığı ile insan varlığına gönderdiği mesajları, müspet ya da menfî insanî tutumlara verdiği cevapları bize anlatır.
3. Kur’ân’da dünya ve ahiret ikilisi, birbirlerinin alternatifi olarak kullanılmaz.
4. Kur’ân kıssalarının özelliklerinden birisi, tekrar edilmeleridir. Aynı kıssa Kur’ân’da bazen birçok açıdan anlatılır. Okuduğumuz her yön bize farklı bir ders verebilir.
Soru 15: Kur’ân’daki Kıssaların Hedefleri nelerdir?
Cevap: 
1. Tevhid, nübüvvet ve ahiret inancı gibi itikadî konuları, önceki ümmetlerin kıssalarını anlatarak tahkim etmek.
2. Özellikle Hz. Peygamber’i ve müminleri teselli etmek ve önceki peygamberlerle ümmetlerinden misaller vererek tüm peygamberlerin tebliğ yaptığını, her ümmetin benzer sıkıntılardan geçtiğini anlatmak.
3. İslâm toplumunu, önceki ümmetlerin kıssalarıyla yetiştirmek. Hz. Eyyub’un sabrını, Hz. Yusuf’un iffetini; Firavun’un zulmünü, Karun’un zenginliğini anlatarak doğru yolda olmanın önemine dikkat çekmek.
4. Akla ve kalbe dengeli hitap ederek toplumu eğitmek ve yetiştirmek. Bu çerçevede olmak üzere kıssalardaki tekrarlar aracılığı ile psikolojik açıdan insanlara daha etkili bir tebliğde bulunmak ve onların dinî duyarlılıklarını canlı tutmak.
5. Anlatılan kıssalardan hareketle ortak bir prensibe ulaşmak ve muhataplara genel bir ilke hakkında fikir vermek.
Soru 16: esâtîru’l-evvelîn ne demektir?
Cevap: öncekilerin masalları
Soru 17: Arapçada “………..” kelimesi, kapının kanadını taşıyan arka direğin üzerine oturtulduğu delikli taşa denir.
Cevap: hak
Soru 18: müsteşrikler, Kur’ân’daki kıssaların gerçekliği konusunda ne tür ithamlarda bulunmuşlardır?
Cevap: 
1.kıssaların, tarihte gerçekleştiği durumdan daha farklı ifadelerle, mesela o günkü Arapların bildiği şekillerde Kur’ân’da anlatılmış olabileceğini ileri sürmüşlerdir. “Kutsal kitaplarda önemli olan, verilmek istenen mesajdır” diyen bu oryantalistler, Kur’ân’daki kıssalarda çelişkiler bulunduğu iddialarını da bu gerekçeye dayandırmışlardır.
2. hangi tarihsel olayın kıssa olarak anlatılacağına ya da anlatılmayacağına; anlatılan kıssalarda nelere önem verilip nelere verilmeyeceğine ancak Yüce Allah karar verir.
3. Kur’ân’da anlatılan temsilî kıssalar, çoğunlukla ‘misal/temsil/örnekleme’ tarzı kıssalardır. edebî üslup içerisinde anlatılan kıssaların tarihsel gerçekliğinin olup olmadığı önemli değildir; çünkü bu anlatım tarzı, bir olayı hakikati ile anlatmak için değil, bir mesajı en uygun temsille muhataba iletmek için kullanılmıştır.
4. Kur’ân bir tarih kitabı olmadığından, kıssalarda tarihî bilgiler bir bütün olarak bulunmaz.
Soru 19: Kur’ân tefsirinde…………, Yahudi, Hıristiyan ve diğer kültürlerden İslâmiyet’e giren rivâyetler bütününe denir.
Cevap: isrâiliyât
Soru 20: İsrâiliyât tefsîre çeşitli kanallardan girmiştir. Bunlar nelerdir?
Cevap: 
1. Önceki kültüründen kendisini kurtaramayan mühtedilerden gelen nakiller.
2. İsrâilî rivâyetleri tashih etmek için İsrâiliyata müracaat edenler.
3. Ehl-i kitap hanımlarıyla evlenme izninin doğurduğu mevcut ortamda yetişen yorumcular.
4. İslâm düşmanlarının, İslâm’ın ruhunu kirletmek için kasıtlı olarak uydurup ortaya attıkları rivâyetler.
5. Bazı hikâyecilerin halkı oyalamak ve hoşa gitmek için uydurdukları rivâyetler.
6. Ehl-i sünnete karşı cephe alan bazı sapık fırkaların siyâsî maksatla uydurdukları rivâyetler.
7. İsrâiliyâtın bir kısmı da bir şeyi izah etmek maksadıyla karışmıştır.
Soru 21: İsrâilî Haberlerin Çeşitleri nelerdir?
Cevap: 1. Senedi sahih olup Kur’ân’a ve Sünnet’e muvafık olanlardır ki bunlar makbul haberler grubundadır. Genel olarak müfessirler tefsirlerine aldıkları İsrâiliyat haberlerinin bu kriteri taşımasına özen gösterirler.
2. Yalan olduğu bilinenlerdir ki bunların nakledilmesi doğru değildir. Müfessirlerin bir kısmı bu kategorideki haberlere itibar etmemişken, bir kısmı da bu nakillere tefsîrlerinde yer vermiştir.
3. Sıhhatini tam olarak bilemediğimiz, bu bakımdan ne kabul ne de reddedebileceğimiz rivâyetler. Tefsîrlerdeki pek çok ihtilaf da bunlardan kaynaklanır. Bu noktada söz konusu rivâyetleri değerlendiren müfessirin kişisel kabiliyeti ve konuya olan hâkimiyeti büyük önem arz eder.
Soru 22: Sahâbe hangi konularda ve nasıl İsrâliyat’a müracaat etmiştir?
Cevap: Sahâbe de İsrâliyat’a müracaat etmiştir; ancak sordukları soruların
cevaplarını titiz bir değerlendirmeye tâbi tutmuşlardır. Bu konulardan bazıları şunlardır:
1. İtikâdî konular.
2. Hz. Peygamber tarafından izahı yapılan meseleler.
3. İlgilenilmesinde hiçbir fayda mülahaza edilmeyen polemikler.
4. Fıkhî hükümler.
Soru 23: İslâm tarihinin erken dönemlerinde İsrailî haberler nakletmekle öne çıkmış olan isimler kimlerdir?
Cevap:
1. Ka’bu’l-Ahbâr,
2.Abdullah b. Sellâm el-Ensârî,
3.Vehb b. Münebbih
4.Abdülmelik b. Abdilaziz b. Cüreyc.
Soru 24: Günümüzde Batı düşüncesi referans gösterilerek yapılan pek çok yorum vardır ki tefsîr sahasında kalem oynatan ilim adamları bunlara …………….adını vermektedir.
Cevap: çağdaş İsrâiliyat


Hazırlayan Hilal Demirci Kahraman, Fatma Nur Hocalarımızdan ve emeği geçen herkesten Allah Razı Olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder